25.11.2010

24.11.1991


Hiçbir ölüme bu kadar bozulduğumu hatırlamıyorum.

Üzüleyim mi bozulayım mı onu da bilememiştim ya, yaşı gereği her şeye sinirlenmek zorunda olan bi ergen olduğum için sinirlenmeyi tercih etmiştim sanırım:

- Daha ben seni yeni keşfetmişken nasıl ölürsün be adam?!.. Daha Kırşehir'in yarı züccaciye yarı kasetçi dükkanından Greatest Hits I ve II'yi anca almış, döne döne dinleyip yarım yamalak İngilizcemle şarkı sözlerini çıkarmaya çalışırken... Daha ben büyüyecektim, seni dünyanın bi köşesinde yakalayıp canlı canlı dinleyecektim, tanışacaktım... Hay bin kunduz! Hayyy!!!

TRT'de Pop Saati'nde Bohemian Rhapsody'ye denk gelip de oracıkta çakılıp kaldığım anı unutmam: "Aaaaghh abla ablaaaaağ kooş yetişşş bu kim bunlar kim bu neyyy buuu?!". "Bunlar Queen, bu da Freddie Mercury yavrucum, ayrıca bişey oldu zannettim ne bağırıyosun manyak?!" Ee olmuştu tabi bişey.

Yaşıtlarım kendilerne aşık olacak, sevecek, tapacak, popüler ve genç ve yakışıklı bi şarkıcı/oyuncu/grup vs seçerken ben babam yaşında ama aslında her daim yaşsız & zamansız & mekansız bir muhteşem yeteneğe kilitlenip ööyle kalakalmıştım.. Artık başka şey kesmeyecekti.. Yıllarca başka yönlere evrilip kıvrılsa da müzik zevkim, tam ortasında hep bu adam olacaktı.

Yine o yaşıtlar en fazla birkaç yıl sevecekleri dönemsel "celebrity"leri teker teker unutup, yıllar sonra "hahayy bunu mu sevmişim ööğk" diye gülerken ben hala Freddie hayranlığım zirvede, her 24 Kasımda bir mayhoşlaşacaktım..

İstanbul'da okuyan ablama tek tek tüm kasetleri (hepsi bir anda da değil) sipariş edip, ağır ağır hatmedecektim...

Birkaç sene sonra İstanbul'a taşınınca tüm kasetleri kendim tamamlayacaktım. Pause'a basa basa çıkarabildiğim şarkı sözlerini defterime yazacaktım (internet mi var o zaman?). Bir kaset kapağında bulduğum Queen Fan Club adresine sanki İngiltere kraliyet ailesine yazarmış gibi müthiş bir ciddiyetle, heyecandan öle dirile mektup yazıp üye olacaktım. Bilmemkaç Sterline üye olabilirsin cevabını alınca Fan Club'dan, hayatta adım atmadığım bankaların peşinde "uluslararası havale nasıl yapılır beaaa yardım etsenize" diye çok gizli bi iş çevirir gibi koşacaktım, gizli gizli biriktirdiğim paramla.. :)

Hepi topu üç ayda bir gelen dergilerin en kıyıda köşede kalmış yazısına kadar kırk kere hatmedecektim. "Ay Londra'da şöyle toplandık, aman Freddie'yi böyle andık" diye yazıp duran İngilizlere gıcık olacak, kıskanacaktım. Yine ta Londra'dan gelen o dergilerden birinin Penfriend köşesinde rastladığım Queen fanı bir Türk ile aramızda iki semt olmasına rağmen aylarca mektuplaşacaktım, yine çok gizli bir iş çevirir gibi... :)

Yıllar sonra üniversiteye başlayınca Etimoloji dersinde Freddie'nin kendine soyad olarak seçtiği Mercury'nin Roma tanrılardan aldığı mesajı insanlara ileten bir ulak tanrı, bir nevi çevirmen olduğunu, hatta tarihin ilk çevirmeni sayıldığını, hızlı ve çevik olduğu için civa elementine akışkanlığından dolayı bu ismin verildiğini ve civanın simgesinin tam da HG (Aaaa adımın baş harfleri!?) olduğunu ve benim de çevirmen olmak üzere o sınıfta bulunduğumu zincirleme bir şekilde fark edince dehşete kapılacak, her büyük aşkta olduğu gibi ilahi bir rastlantılar zinciri keşfetmenin mutluluğuyla şaşkaloz gibi sırıtacaktım not tutarken. Sanki rastlantılar zincirinin veya kader ya da evren yahut her ne ise onun çok da umrundaymışım gibi... :)

Bir dönem başka rock gruplarına, flamenkoya, saza, caza sarıp da Queen'i her allahın günü dinlemediğimi fark ettiğimde vicdan azabıyla koşa koşa kaset formatındaki albümlerin CDlerini dizmeye başlayacaktım tek tek, sanki ihmalimi Freddie öteki taraftan görüp de bana küsüyormuş gibi... :)

Gel zaman git zaman hayatı ve insanları ve kendimi daha iyi tanımaya başladıkça, eskiden de anladığım(ı zannettiğim) ama çok da özümseyemediğim(i fark ettiğim) kimi parçaların sözleri ayrı bir çarpacaktı beni, sanki 19 yıldır değil de ilk defa dinler gibi... :)

Artık kazık kadar denilecek yaşta, akranlarım evde oturup dizi izler mangal yapar, "ayy artık kafam kaldırmıyor" diye gece dışarı çıkmazken Queen tribute night'lara (by Cingi) gidecektim, groupie gibi... :)

Eh, madem artık arada sırada iki satır yazasımız da geliyor, bu yazı da kendi kendini böyle bir 24 Kasım'da çıkartacaktı, yazarken her biri benim için ayrı hikayesiyle Queen şarkıları kulağımda, ergen sinirim artık siteme dönüşmüş, ama hala içimde bir yerlerde... Bu kadar erken gitmeyecektin be Freddie.

Hiç yorum yok: