10.06.2010

Hö? Kuşağı


Yeni bir telefon aldım, eskisinin canı çıkmıştı artık. Yurdum insanının ayranı olmaz içmeye, iPhone'la gider gezmeye, sen hala şu kazmasal alete sadakat taslıyosun diyerek kendimi ikna ettim. IPhone insanı değilim, dokunmatik ekranlı hiç istemiyodum ama her zamanki gibi 7285 saatlik ince araştırmalar (fayda maliyet analizi, renk, tasarım, ağırlık, işlev, ot, çöp analizi...) neticesinde dokunmatik ve musikişinas bi alette karar kıldım, gayet içime sinerek...

Gel gör ki telefonla üç gün bakıştık!.. Dördüncü güne girerken bi silkindim. Eeeh diyip taktım sim kartı alete. Şimdilik sadece arama yapıp aramaya cevap verebiliyorum :) Bi mesajı yazıp göndermek de yarım saat alıyor. Sonra daha ne işlevleri varsa keşfederim artık. Ama itiraf edeyim, bi çekindim resmen aletten. Ebeveynlerimizin kuşağı cep telefonuyla ilk tanıştığında nasıl hafiften bi çekindilerse öyle hissettim, bunca yıldır kullanmama rağmen!..

Eskiden böyle değildim aslında. Alet edavata ilgiliydim, çabuk keşfederdim. Eve gelen her yeni zımbırtının kılavuzunu açar okur öğrenir, evdekiler şunu nasıl yapıcaz dediğinde kah kılavuzla, kah dürtükleyerek çözüverirdim... Şimdi üşeniyor muyum, gözümde mi büyütüyorum karar veremedim..

Neyse. Kendimle uğraşıp uzatmayayım da tümevarayım: Bizden sonraki nesil daha bir elinden emziği bırakmadan öteki eliyle mouse tuttu. Bizden önceki nesilse torun torba yaşına gelince ancak tanıştı cep telefonuyla, bilgisayarla.

Biz? Hem o hem o. Ya da, ne o ne o. Ne Asyalı ne Avrupalı ama aslında hem Asyalı hem Avrupalı "yalnız ve güzel ülkem" gibi arada kalmış bir nesil. Kimi kaynaklara göre X Kuşağına giriyoruz, sınırdan. Kimine göre hiçbirine. Bence de hiçbirine girmiyor olabiliriz aslında. Hatta kendimce "Hö? Kuşağı" demek istiyorum biz 79'lulara... Haydi +- 1 yılı da alayım hatrınız için.
(Kuşakları merak eden açsın internetten baksın lütfen, onu da yazarsam padişah fermanına döner burası. Baby Boomers ile başlar, X, Y, Z Kuşakları ile gider...)

Arada kalmış derken durumu dramatize edip olumsuz bakmıyorum aslında. Kıyısından teknolojiyi yakaladık, evrimini gördük. Evde kocaman bir teypten dinlerken kasetleri, walkman’imiz oldu İETT otobüslerinde, okul servislerinde. Çantamda ağırlığımca yedek kalem pil taşıdım, biter de maazallah müziksiz kalırım diye. Oradan Discman’e zıpladık, amman zıplatmayalım ki CD’mizi çizmesin diyerek.. Ömrü çok sürmeden MP3 çalarlara geçtik kapasitesince ağırlığı olan. Tabii müzik odaklı bi kişilik olduğumdan, onu baz alıyorum. Yoksa evrim süreci her yoldan anlatılabilir. Commodore 64’ü var bunun, ne bileyim tüplü siyah beyaz televizyonu var, transistörlü radyosu var, var da var…

Hoşuma gidiyor nitekim benim bu arada kalmışlık - en azından teknolojik açıdan. Ne bizden öncekiler kadar ödümüz kopuyor ve uzağız, ne bizden sonrakiler kadar bağımlıyız.

İstersek internetten gazete okuyup, istersek haftasonu gerçeğinden bir gazete alıp elimizde kahveyle haftasonu eki keyfi yapabiliyoruz. Alışverişimizi mağazadan DA yapabiliyoruz, sanal marketten DE, hangisi işimize gelirse. Taşınabilir ve bir sürü parça sığdırılabilir olduğu için i-podla Mp3 DE dinliyoruz, benim gibi ekstra meraklısı arşiv olsun diye hala CD DE alabiliyor. Arkadaşımızla dışarıda/evde buluşup iki çift laf DA edebiliyoruz, görüşemediğimiz hallerde internetten ya da cepten DE erişebiliyoruz. Dijital makinelerle bir gezide 850 fotoğraf çekip, bakıp bakıp eğlene-DE-biliyoruz, eski foto albümlerimize bakıp nostalji DE yapabiliyoruz, hatta dijitalleri bastırıp çerçeveleye-DE-biliyoruz. Bizden bir önceki nesli DE anlayabiliyoruz bir sonrakini DE...

Yine de arada bir ikisine de "Hö?" diyebildiğimiz için bu ismi uygun gördüm. Yeğenimin mesajına sesli harfleri ekleyemediğim için anlayamayıp "Hö?" dediğim de oldu, arkadaşımla telefonda konuşurken "telefon bir iletişim aracıdır, acil durumda kullanılır evladım kısa kes" diyen anneme "Hö?" dediğim de... Ben memnunum bu kıvamdan şahsen, her iki uçta da olmak istemezdim. Başka benim gibi hisseden var mı? Hö?

Hiç yorum yok: